Her 10 Çocuktan 1’i Prematüre !

Türkiye’de 2017 yılında Türkiye İstatistik Kurumu raporlarına göre 1.291.055 doğum gerçekleşmiştir. Bu değerin 120.000’e yakını erken doğumdur (TÜİK,2017). İstatistikler göstermektedir ki her yıl hamileliklerin yüzde 10-12 ‘si prematüre doğum ile sonuçlanmaktadır.
Prematüre Tanımı
Türk Dil Kurumu tarafından prematüre kelimesinin tanımı erken doğan, günsüz doğan olarak tanımlanmıştır. Bu tanım doğrultusunda hamileliğin 37. haftasını tamamlanmadan doğan bebeklere prematüre denmektedir.
Erken Doğumun Ebeveynlere Etkisi
37. haftayı tamamlamadan doğum yapan her annenin aklına gelen ilk soru “Neden?” sorusudur. Bu durumun tam olarak belirlenmiş net sebepleri olduğu gibi keşfedilmemiş birçok sebebi de vardır. Bu doğrultuda çalışmalar sürdürülmekte ve sebepler ortadan kaldırılamasa bile etkilerini azaltma yönünde tıbbi önlemler alınmaktadır.
Sebep ne olursa olsun yaşanan durum hem anne hem de baba açısından travmatik bir durumdur. Sınırda prematüre doğanlar için bu süreç hızlı ve sorunsuz atlatılabilse bile orta ve ileri derece prematüre doğanlar sancılı ve belirsizliklerle dolu bir sürecin içerisine girmektedirler.
Her bebeğin doğum koşulları farklı olduğu gibi her bebeğin bu süreçte karşılaşacağı sorunlar da birbirinden çok farklıdır. Bebeğin doğum ağırlığı bu noktada en önemli kıstas olsa bile ağırlığı iyi bir seviyede doğan bebek, daha düşük ağırlığa sahip bir bebeğe kıyasla daha fazla sağlık problemi ile karşılaşabilir.
Prematüreler istenilen sağlık seviyesine ve kiloya ulaşana kadarki süreçte hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilirler. Anne doğum sonrası hemen taburcu edilirken bebeğin tedavisine hastanede devam edilir.
Anne bebeği hastanede olsa bile bebeğinin beslenmesine destek olmak zorundadır. Daha bebeğini bile göremeden, bebeğin doğduğu günden itibaren sütünü sağarak depolamaya başlamalıdır. Anne sütünün bebeklerdeki iyileştirici etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Özellikle prematüre bebeklerde bu etki çok daha yüksek olmaktadır.
Bu süreçte annenin tek desteği beslenme konusunda olmamalıdır. Hastane ortamında bebeğin tıbbi tedavisi devam ederken anne de bu sürece dahil edilmeli ve bebeğin gelişimine psikolojik destek sağlamalıdır.
Ülkemizde yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde ailelerin tutulma süreleri oldukça kısıtlıdır. Bu durumun başta hijyen kuralları olmak üzere birçok sebebi vardır. Aileler bebeklerini çoğu zaman günde 15-20 dk kadar görebilmekte ve bu süreçte hem doktorlardan bilgi almaya çalışmakta hem de bebekleriyle iletişime geçmeye çalışmaktadır.
Ancak bu durum ABD’de ise tamamen farklıdır. Aileler gün boyu yoğun bakım ünitelerinde bulunmakta ve bebeklerinin günlük bakımlarını doktor ve hemşireler ile birlikte yapmaktadır.
Bebek Anne ve Babasından Güç Alıyor
Yapılan araştırmalar, aile merkezli yenidoğan yoğun bakım üniteleri sayesinde bebeğin anne ve babasıyla yakın duyusal temasının bebeğin sağlığına olan katkısının çok yüksek olduğunu göstermiştir.
Tedavi sürecine dahil olan ailenin yaşanan durum ile ilgili bilgi seviyesi artmakta ve karşılaşılacak belirsizlikler sebebiyle artan korku ve endişesi hızla azalmaktadır. Yaşanan bu durum ailenin motivasyonunu arttırmakta ve bebeği ile çok daha iyi ve sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlamaktadır.
Korku ve endişe duygusu yerine umut ve inanç duygusu hisseden bebeğin çok daha hızlı bir iyileşme sürecine girdiği gözlenmektedir. Ülkemizde de son yıllarda birçok sağlık kuruluşu ve dernek tarafından aile merkezli bakım desteklenmekte ve yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır.